Psikoloji, her geçen gün daha fazla insanın yaşamına dokunan bir alan haline gelirken, bu yazıda psikolojiyi daha yakından tanıyacaksınız. Bu sayfada temel olarak psikoloji kavramına genel bakış ,hedef ve psikolojik perspektiflerden bahsediyor olacağım.
Bir sonraki yazım Psikologlar Ne Yaparlar ve Neler Yapmamalılar? sorusuna yanıt verecektir.
İyi okumalar. -`♡´-

Psikoloji, insanların düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. İnsan doğasının karmaşıklığını anlamaya çalışan psikoloji, bireylerin hem bireysel hem de toplumsal bağlamdaki ruhsal süreçlerini araştırır. Fakat, ne yazık ki psikoloji genellikle yanlış anlaşılır ve bu da insanların psikoloji ve psikologlar hakkında yanlış inançlara sahip olmalarına yol açar. Bu yazıda, psikolojiyi daha iyi anlamak, psikologların ne yaptığını ve ne yapmadığını net bir şekilde ortaya koymak amacıyla bazı yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmaya çalışacağız.

Psikoloji Nedir?

Psikoloji kelimesi ,  “nefes”, “ruh” veya “ruh” anlamına gelen psyche ve “çalışma” veya “araştırma” anlamına gelen logía olmak üzere iki Yunanca kelimeden türemiştir. Kabaca çevrildiğinde, psikoloji “ruhun incelenmesi” anlamına gelir. Açıkçası, bu çeviri yanıltıcı olmaktan ötedir.Psikoloji ruhu tam anlamıyla incelemez zaten ruh dediğimiz şey kolayca incelenebilen kanıtlanmış bir kavram değildir.

Özetlemek gerekirse psikoloji, insanların zihinsel süreçlerini, duygusal durumlarını ve davranışlarını hem bireysel hem de gruplar arası bağlamlarda bilimsel yöntemlerle inceleyen bir alandır. Genellikle psikologlar, bireylerin kişisel yaşantılarını, ilişkilerini, stresle başa çıkma yöntemlerini ve insan doğasının diğer karmaşık yönlerini araştırır.

Temelde Psikolojinin 4 Hedefinden söz edebiliriz .
Tanımlamak, Açıklamak,Tahmin etmek ve Kontrol etmek .
Bu kavramları daha iyi anlamak adına şu şekilde anlatabiliriz.

Diyelim ki bir okulda öğrencilerin teneffüslerde nasıl vakit geçirdiğini gözlemlemek istiyorsunuz. Tanımlamak için yapabileceğiniz gözlemler şunlar olabilir:

  • Öğrencilerin çoğu teneffüs başladığında hızla bahçeye çıkıyor.
  • Bazıları kantine yöneliyor, bazıları ise doğrudan oyun oynamaya başlıyor.
  • Gruplar halinde sohbet eden öğrenciler var, bazıları ise tek başına vakit geçiriyor.
  • Bazı öğrenciler duvar kenarında oturmayı tercih ederken, bazıları sürekli hareket halinde.
  • Teneffüs bitince bazıları hemen sınıfa girerken, bazıları son anda koşarak içeri giriyor.

Burada sadece olanı tarafsız bir şekilde betimliyoruz. “Öğrenciler enerjilerini atmak için bahçeye çıkıyor” demek yorum olurdu. Ama tanımlama aşamasında sadece “Öğrenciler teneffüste genellikle bahçeye çıkıyor” diyerek gözlem yapıyoruz.

Örnek olarak verdiğim öğrencilerin teneffüs davranışları üzerinden devam edersek:
Açıklama söz konusu olduğunda ise bu aşamada, öğrencilerin neden bu şekilde davrandıklarını anlamaya çalışırız ve olası sebepler üzerine hipotezler geliştiririz.

Örneğin:

  • Öğrencilerin çoğunun teneffüste bahçeye çıkmasının sebebi ne olabilir?
    • Belki de sınıfta uzun süre oturdukları için hareket etmeye ihtiyaç duyuyorlar.
    • Açık hava daha ferahlatıcı ve rahatlatıcı olduğu için dışarı çıkmayı tercih ediyorlar.
  • Bazı öğrencilerin kantine yönelmesi neden olabilir?
    • Belki de açlar ve atıştırmalık almak istiyorlar.
    • Belki de kantin, arkadaşlarıyla buluşmak için popüler bir yer.
  • Bazı öğrencilerin teneffüs boyunca bir köşede oturmayı tercih etmesinin sebebi ne olabilir?
    • Belki daha içe dönükler ve kalabalık içinde olmak istemiyorlar.
    • Belki de çok yorgun hissediyorlar ve sadece dinlenmek istiyorlar.
  • Neden bazı öğrenciler ders zili çaldığında hemen sınıfa dönerken bazıları son anda koşarak giriyor?
    • Belki kurallara daha fazla dikkat eden öğrenciler zamanında sınıfa girmeyi tercih ediyor.
    • Belki de bazı öğrenciler oyuna veya sohbete dalıp zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyor.

Burada, gözlemlediğimiz davranışları nedenleriyle açıklamaya çalışıyoruz. Ancak bu noktada kesin yargılara varmıyoruz, sadece hipotezler üretiyoruz. Daha sonraki adımlarda bu hipotezlerin doğruluğunu test edebiliriz.
Davranışları açıkladığımıza göre, gelecekte nasıl davranacaklarını tahmin edebiliriz.

Öğrencilerin ertesi derste önemli bir sınavı varsa, büyük ihtimalle kantinde veya bahçede değil, sınıfta ders çalışarak vakit geçirenler olacaktır.
Hava güzel ve güneşliyse, öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun teneffüste dışarı çıkacağını tahmin edebiliriz.
Hava soğuk veya yağmurluysa, öğrencilerin büyük kısmının iç mekanda kalacağını veya kantinde vakit geçirmeyi tercih edeceğini öngörebiliriz.
Teneffüs süresi kısaysa (örneğin 5 dakika gibi kısa bir mola veriliyorsa), öğrencilerin dışarı çıkmak yerine sınıfta kalma olasılıkları daha yüksektir.
Burada gözlemlerimize dayanarak gelecekte olabilecek davranışları tahmin ediyoruz.
Peki kontrol etme aşaması nedir?
Örneğimizden devam edecek olursak bu aşamada, öğrenci davranışlarını bilinçli bir şekilde yönlendirmek veya değiştirmek için çeşitli önlemler alabiliriz.

  • Öğrencilerin teneffüslerde dışarı çıkmasını teşvik etmek istiyorsak, bahçeye daha fazla oturma alanı ekleyebilir, oyun alanlarını genişletebilir veya teneffüs süresini biraz daha uzun tutabiliriz.
  • Öğrencilerin teneffüslerde sınıfta kalmasını istiyorsak, sınıf içindeki ortamı daha cazip hale getirebiliriz. Örneğin, sınıfta rahat oturma köşeleri oluşturabilir veya teneffüste dinlenmeleri için ilgi çekici aktiviteler sunabiliriz.
  • Ders zilini duyup hemen sınıfa dönmelerini sağlamak istiyorsak, zili daha belirgin hale getirebilir veya teneffüs bitmeden önce bir uyarı sinyali vererek öğrencileri sınıfa yönlendirebiliriz.
  • Kantin sırasının daha düzenli olmasını sağlamak için, öğrencilere sıra kurallarını hatırlatan tabelalar asabilir veya daha fazla kasa açarak hızlı servis sağlayabiliriz.

Burada davranışları değiştirmek için kontrollü müdahalelerde bulunuyoruz. Burada amaç, öğrencileri bir şeye zorlamak değil, onlar için daha faydalı olabilecek seçimleri daha cazip hale getirmek. Tıpkı terapide bir psikoloğun danışanlarına zorla değişmelerini söylemek yerine, onlara yeni düşünme ve başa çıkma yöntemleri sunarak daha iyi hissetmelerini sağladığı gibi.

Psikolojinin 7 Perspektifi

Psikodinamik bakış açısı, çoğumuzun ismini duyduğu Sigmund Freud’un geliştirdiği bir anlayıştır. Bu bakış açısına göre, davranışlarımız, hem içsel hem de dışsal güçler tarafından şekillendirilir. İçsel güçler, mesela doğuştan gelen içgüdülerimiz veya biyolojik dürtülerimizdir. Dışsal güçler ise, yaşadığımız toplumun bizden beklediği kurallar ve değerlerdir. Bu içsel ve dışsal güçler bazen birbirine ters düşebilir ve çatışma yaratır. Sonuç olarak, davranışlarımızın amacı, bu çatışmayı dengelemeye ya da çözmeye çalışmaktır. Yani, yaptığımız her şeyin arkasında, bu iki zıt gücü dengelemeye yönelik bir çaba vardır.

İkinci bakış açısı, John Watson’ın geliştirdiği davranışçı bakış açısıdır. Bu bakış açısına göre, davranışlarımız çevremizdeki koşullardan ve bu koşullara nasıl tepki verdiğimizden kaynaklanır. Davranışçılık, genellikle deneyler ve açıkça belirlenmiş faktörlerle çalışır. Bu yaklaşımda, bir davranışın daha sık yapılması için ödüller kullanılır. Mesela, bir çocuğun istediğimiz bir davranışı daha çok yapmasını sağlamak için ona ödül veririz. Bu, koşullandırma ve pekiştirme diye bilinen iki önemli kavramla açıklanır. Yani, çevremizdeki ödüller ve cezalar, nasıl davrandığımızı şekillendirir.

Bir sonraki bakış açısı ise insanı doğası gereği iyi, gelişime açık ve özgür iradeye sahip bir varlık olarak görür. Yani insanlar, kendi hayatlarını bilinçli şekilde yönlendirme gücüne sahiptir ve en iyi versiyonlarına ulaşma potansiyelleri vardır. Bu bakış açısına göre, bir insanın kim olduğunu tam anlamıyla anlayabilmek için sadece davranışlarına veya düşüncelerine bakmak yetmez. Aynı zamanda onun duygularını, yaşadığı çevreyi, kültürünü ve içinde bulunduğu toplumu da göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü bir insanı şekillendiren şey sadece kendi iç dünyası değil, aynı zamanda çevresel faktörlerdir.

Bilişsel bakış açısı, insan zihnini bir bilgisayar gibi düşünebiliriz der. Yani insanlar, bilgileri alır, işler, saklar ve kullanır. Düşüncelerimiz, algılarımız, hafızamız ve kararlarımız davranışlarımızı şekillendirir. Bu bakış açısı, insanları sadece çevresel etkilere tepki veren varlıklar olarak görmez. Aksine, insanlar kendi düşünme süreçleriyle yeni şeyler öğrenebilir, olayları farklı yorumlayabilir ve tamamen yeni çözümler üretebilir der.

Biyolojik bakış açısı, davranışlarımızın ve deneyimlerimizin kökenini vücudumuzdaki biyolojik sistemlerde arar. Yani, genlerimiz, beynimiz, sinir sistemimiz ve hormonlar gibi faktörler davranışlarımızı şekillendirir. Örneğin, birine sarıldığınızda beyninizde hangi kimyasalların salgılandığını ya da öfke hissettiğinizde sinir sisteminizde hangi kimyasal süreçlerin devreye girdiğini anlamaya çalışabiliriz. Biyolojik bakış açısına sahip araştırmacılar, genellikle beyin ve davranış arasındaki ilişkiyi inceleyen alanlarda çalışırlar, örneğin davranışsal sinirbilim veya bilişsel sinirbilim gibi.

Evrimsel bakış açısı, Charles Darwin’in evrim teorisinden çıkar. Bu bakış açısı, zaman içinde gelişen ve hayatta kalmamıza yardımcı olan yeteneklerin nasıl evrimleştiğini inceler. Yani, çevremizdeki koşullara uyum sağlamak için bilişsel ve fiziksel becerilerimizin milyonlarca yıl içinde nasıl şekillendiğine bakar. Evrimsel psikologlar, bugün sahip olduğumuz davranışların aslında binlerce yıl önce avcı-toplayıcı topluluklarda hayatta kalmamıza nasıl yardımcı olduğunu anlamaya çalışır. Örneğin, “Stresten nasıl etkileniyoruz ve bu tepki evrimsel olarak nasıl gelişti?” gibi bir soru sorulabilir.

Son olarak, Sosyokültürel bakış açısı, aslında davranışlarımızın ve düşüncelerimizin kültürel farklılıklarla nasıl şekillendiğine odaklanıyor. Bu bakış açısı, psikolojinin çoğunlukla beyaz, orta sınıf, Kuzey Amerikalı ya da Avrupalı insanlar üzerinden yapılmış araştırmalara dayandığı eleştirisini yanıtlıyor. Yani, psikoloji biliminde yapılan genellemelerin aslında yalnızca belirli bir gruptan alınan verilerle sınırlı kalmış olması sorusuna ışık tutuyor. Bu bakış açısı, farklı kültürlerin ve dillerin, bizim dünyayı nasıl gördüğümüzü ve davranışlarımızı nasıl etkilediğini anlamaya çalışır. Örneğin, “Bir toplumda saygı nasıl ifade edilir? Bir kültürde liderlik nasıl algılanır?” gibi sorular bu perspektiften sorulabilir.

Psikolojinin farklı bakış açılarını birden fazla renkli lens kullanmak gibi düşünebilirsiniz. Her lens, dünyayı farklı bir şekilde gösterir. Mesela, bir lensi biyolojik bakış açısıyla takarsanız, davranışları ve düşünceleri beyin, genetik yapı ya da kimyasal süreçler üzerinden görürsünüz. Diğer bir lensi bilişsel bakış açısıyla takarsanız, aynı davranışı insanların nasıl düşündükleri ve bilgiyi nasıl işledikleri üzerinden değerlendirirsiniz.

Kategoriler: psikoloji

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar yer tutucu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Review Your Cart
0
Add Coupon Code
Subtotal